yazarlar

NİSYAN İLE MALÛL, ACUZAT-I BEŞER

 
 

NİSYAN İLE MALÛL, ACUZAT-I BEŞER

 

 

 

Mustafa Nevruz SINACI

Kurucu unsur’un 1923’lerde dünyaya verdiği ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ mesajı, esas itibarıyla ‘Hazır ol cenge her daim, ister isen âlemde sulh-ü salâh’ anlamında. Zira ceddimiz bilirdi ki; Daima kuvvet galip gelir. Kuvvet’in hak ve adalet elinde ve ehlinde olması gerekir. Meşru olan budur. Hele kuvvet zalimin, haramzade kâfirin eline geçmesin!.. Alimallah, haklı-haksız, suçlu-suçsuz, masum-müsemma, yaş-kuru demeden bütün insanları inim, inim inletir. En uzağından, en yakınına kadar, tarih bu örneklerle doludur.

11 EYLÜL’DEN BAŞLAMAK GEREK!...

Aslında oraya gelinceye kadar Doğu Türkistan, Cezayir, Sudan, Pakistan, Bengladeş,Afganistan, Çeçenistan, Kıbrıs, Dağlık Karabağ, Bosna Hersek, Kosova ve ekseriyeti Türk, ama tamamı Müslüman ülke ve halklara yönelik vahşet, katliam, mezalim ve soykırımlar var. Mütegallibe jandarması, eşkıya başı Amerikan uşağıBM ve NATO mafyası, bütün bu zulüm, vahşet ve dalâlet karşısında pasif, palyatif, sessiz ve derinden derine zalimden yana…

Beri tarafta; Başta masonlar elinde Müslüman düşmanı İslâm Konferansı olmak üzere, tefessüh etmiş vahşi batının ‘çrna ruka/kara el’ orijinli vampirlerine uşaklık, yardım, yataklık, kaypaklık, kaltaklık eden şahsiyetsiz, haysiyetsiz, milliyetsiz ve asaletsiz haymatloslar.

Amerika, kendi eliyle ikiz kulelerini berhava edip, el kaide yaptı diye “haçlıseferleri” ilân ile İslâm Dünyasına saldırırken gıkı çıkmayan vahşi batı, 20. ve 21. yy’da İkinci Dünya Savaşında ölenlerden daha çok insanın alçakça, kahpece, hunharca ve haksızca, petrol-maden ve menfaat uğruna katledilmesine hem ortak ve hem de seyirci….

Ve okyanus ötesinden Orta Doğuyu dizayn etmeye kalkışan Amerika ile hâlâ Varşova Paktını yaşatmaya çalışan SSCB’ni kınamaya, karşı durmaya ve red cephesi açmaya yüreği yeten bir Türk veya İslâm ülkesi yok. Buna mukabil, kuvvet’i kullanmasını bilmeyen, Türk İslâm bilincinin idrakinden uzaklaşmış bir yığın kadavra… Zavallı acuzat-ı beşer…

İBRET-İ ALEM SALDIRI VE REZİLLİKLER…

Yakın tarihe baktığımızda: Tıpkı 1989’da Suriye’nin düşürdüğü uçak; Anarşi, terör ve tedhiş örgütünü alenen himaye, yardım, yataklık ve yaltaklık; CIA ajanı Saddam domuzunun Kürt, Türk ve Türkmen katliamları; Yunanlıların Türk uçağını kalleşçe düşürmesi; ABD’nin Muavenat kahpeliği; Irakta çuval rezilliği; One Minut vakıasından sonra vukua gelen “Mavi Marmara” olayının tam bir fiyasko, furya ve korkaklıkla akim kalması ve nihayet: Mübarek ‘Haram Aylar’da kendi halkına katliam ve soykırım uygulamaktan beri olamayacak kadar din, iman ve İslâm düşmanı, mezalim azınlık Allâvi, Zerdüşt, El İştirakiyon’cu Komünist, Baas’çı El Esed diktatörlüğünün yaptığıalçakça, haince, düşmanca ve kalleşçe saldırılar!...

Bu melânet bataklığın yanı başında ise; 35 yıldır kalleş ABD ve kancık Batı’ya kucak açıp, yumuşak karnında, “Kürt’ler hariç, her milletten maceraperest ve lejyon odaklı anarşist, faşist, terör ve tedhiş yaratıkları” yetiştiren Barzani ve Talabani despotluğuna ne demeli? TC ordusu BM Anayasasının 5l. Maddesi uyarıartık Irak’ın Kuzeyine girmeye kararlı iken, tam bu sırada bir provokasyon, kahpece düşürülen uçak ve alçakça şehit edilen Türk Pilotları!..

Hükümet edenlere sorarlar. Bu kaçıncı kalleşlik?

Kaçıncı alçaklık, kancıklık ve düşmanlık?..

Niçin “anında” mukabele-i bil misil yok?..

2500 yıllık Ordu ve 10 bin yıllık devlet geleneğinin asaleten sahibi, mutlak mes’ul ve muhatabı hükümet; Türk Milleti huzurunda ve Türk Milleti adına yeminli Silâhlı Kuvvetlerin generalleri; Keza, aynı yeminle kendini milletin hakkı;adalet, emniyet, güvelik, refah, saadet ve huzuruna adamış sözde milletvekilleri;, Sorumluluk alanına sahip ve hâkim olmaktan aciz, ilim ve irade fukarası “bir yerlere” bakanlar! Bütün bunları denetlemek; İcabında Muhakeme etmeye mecbur ve mükellef muhalefet; Cumhuriyetin hâkim, yargıç ve savcıları nerede?..

Millet Sorar: Niçin bu asil, onurlu ve soylu milleti, üç buçuk zalim, alçak düşman ve mücrime rezil etmektesiniz? Yoksa siz: Bu millete zulüm edilsin diye mi varsınız?....





DİNDARLIK; GELİŞMİŞLİK VE DEVLET

Mustafa Nevruz SINACI

Şimdi sorun kendinize: 250’lik IQ derecesiyle dünyaya gelmişen parlak insan hangi dine mensuptur? Neden Yahudiler bu kadar güçlüdür? Çünkü: Çocuklara ve genlere kaliteli eğitim verirler... Bu eğitim türü sorgulayıcı (teslimiyetçi değil), araştırıcı (ezberci değil) ve yaratıcıdır (bilgi üretmek/bulmak içindir)..

Peki: Neden Müslümanlar bu kadar güçsüzdür? Cevap: Yanlış eğitim verdikleri ve gelişime yararı olmayan sistemler uyguladıkları için (sözde Din eksenli, sorgusuz, araştırmaya önem vermeyen, ezberci ve dayatmacıeğitim...). Oysa dünyada yaklaşık 1 Milyar 676 milyon Müslüman yaşamakta. Yani, toplam dünya nüfusu içinde her 5 kişiden biri Müslüman. Her bir Hindu'ya 2, her bir Budist'e karşılık 2 Müslüman vardır. Her bir Yahudi'ye karşılık olarak da 114 Müslüman bulunmaktadır. Müslümanlar bu kadar kalabalıklar ama neden güçsüzler?

Nedeni eğitim(sizlik)dir. İslam Konferansı Örgütü'nün (OIC) 57 üyesi var ve ülkelerin tümünde sadece 500 adet üniversite bulunur. Yani üniversite başına 3 milyon kişi düşmekte!.. Başka bir deyişle 3 milyon kişi için bir üniversite.. Bunların kalitesi başka bir sorun!.. Fakat, sadece ABD'de 5 bin 758 adet üniversite vardır. Shanghai Jiao Tong Üniversitesi tarafından 2004 yılında hazırlanan ‘Dünya Üniversitelerinin Akademik değer Listesi’ne halk çoğunluğu Müslüman olan ülkelerin hiç birinden ilk 500’e giren bir üniversite olmadı. Neden? Bunun cevabı sadece: Kalitesiz, niteliksiz, amaçsız, anlamsız ve ezberci eğitimdir...

OKUMA YAZMA ORANLARI DA ÇOK DÜŞÜK!

UNDP tarafından toplanan verilere göre Hıristiyan dünyasında okuma-yazma oranı %89’dur. Bunların %98’i en az ilkokul ve 100 kişiden 40’ı üniversite mezunudur. 15, Hıristiyan çoğunluğa sahip ülkede okuma-yazma oran ise %100’dür. Yani bu 15 ülkede okuma-yazması olmayan tek kişiye rastlamak mümkün değil. Oysa İslâm ülkelerinde durum bunun zıddı olup: Her 100 kişiden sadece 40’ı okuma-yazma bilir. Herkesin okuryazar olduğu bir tek Müslüman ülke yok!..Bunların %50’si ilkokul mezundur ve sadece %2’si üniversiteyi bitirmiştir.

BİLİM İNSANLARININ ORANLARI DA ÇOK DÜŞÜK!

ABD’de toplam bilim insanı sayısı 4.000, Japonya’da 5.000’dir. Müslüman çoğunluğa sahip 57 ülkedeki bilim adamı sayısı sadece 230 kişidir. (Akademisyenlerin hepsi bilim insanı değildir. Bilim insanı, pozitif bilimlerle aktif olarak uğraşan kişi demektir.) Ve beher 1 milyon Müslüman kişiye sadece 1 bilim insanı düşmekte. Teknisyenler bakımından Müslüman Arap ülkelerinde durum daha da kötüdür: Her 1 milyon Müslüman Arap nüfus içinde 50 teknisyen bulunur. Hıristiyan dünyasında ise her bir milyon kişi içinde 1000 teknisyen vardır.

NEDEN?.. Kalitesiz eğitim ve araştırma geliştirmeye yeterli kaynak ayrılmaması... Çünkü Müslümanlar gayri safi milli gelirin sadece % 0,2’sini AR-GE’ye aymakta. Buna karşın Hıristiyanlar araştırma-geliştirmeye % 5, yani 25 kat daha fazla fon ayırmaktadır.

SONUÇ: İslam dünyasında yeni bilgi üretebilecek kapasite yok. Ayrıca dünyada üretilen bilgiyi kendi halkına öğretmekte başarısızlar. Bunun kanıtı ileri teknoloji ihracat rakamlarında saklıdır: Pakistan’ın ileri teknoloji ihracatının toplam ihracatın içindeki oranı %1; Suudi Arabistan, Kuveyt, Fas ve Cezayir’in ise % 0,3; Hıristiyan Singapur'da % 58'dir.

Gelecek Bilgi temelli toplumların olacaktır. İlginçtir, 57 İslâm ülkesinin gayri safi milli hâsılalarının toplamı 2 trilyon doların altındadır. Buna karşın 310 milyonluk ABD tek başına 12 trilyon dolar değerinde mal ve hizmet üretir; Çin 8 trilyon dolar, Japonya 3,8 trilyon dolar ve Almanya 2,4 trilyon dolarlık üretim yapmaktadır. (Hesaplama: Satın alma gücü eşitlenerek yapılmıştır.) Mal ve hizmet üretimi İspanya’da 1 trilyon doların üzerinde; Katolik Polonya’nın mal ve hizmet üretimi 489 milyar dolardır. Budist Tayland 545 milyar dolar değerinde mal ve hizmet üretimi yapar.

İşin daha acıklı tarafı şu: İslam Dünyasının gayri safi milli hâsılasının tüm dünya gayri safi milli hâsılasına oranı hızla azalmakta! O halde Müslümanlar neden bu kadar güçsüzdür?

Cevap: Eğitim!. Tam anlamıyla söylersek; kaliteli ve çağdaş eğitim yoksunluğu. Çok kesin biçimde söylersek; akılcı olmayan, ezberci, teslimiyetçi, sözde din, hurafe eksenli ve çağdışı eğitim...

(*) Yararlanılan Kaynak: Dr. Faruk Saleem, Pakistan (bitmedi….)

 
Bugün 28 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol